Resim: https://images.app.goo.gl/aFV3c6ABmzq6Pc9G6

Marina Abranović Sırbistan Belgrad' da 30 Kasım 1946 yılında dünyaya geldi. Performans sanatının doruk noktası diyebileceğimiz sanatçı bütün bedenini kullanarak sanatını icra etmiştir. Onun sanatı ciddi bir felsefe içerir. Marina sanata gençlik yıllarında ilgi duymaya başlamıştır. Belgrad Sanat akademisinde eğitim gördü. Bir süre sonra performans sanatında ilerlemek istediğini fark etti. Bu yolda onunla birlikte çok başarılı performanslar ortaya koyduğu Ulay' lada tanıştı. Ulay 1943 yılında 30 Kasım Almanya Solingen' de doğdu. Gerçek adı Frank Uwe Laysiepen' dir. 70' ler en üretken olduğu yıllardır. Marina ile tanıştıktan sonra romantik ve tehlikeli bir çok performansta bulundular. Çin settinde bir performans sergilemek isteyen ikili bunu gerçekleştirdiklerinde aynı zamanda birbirlerinede veda ettiler. Ulay 2 Mart 2020' de Lübliyana Slovenya' da hayatını kaybetti. Marina onun ölümünü duyunca yaptığı açıklamada çok üzgün olduğunu söylemştir. Görselde ikiside arkaya doğru hafif eğik bir pozisyonda Ulay' ın tam Marina' nın kalbine denk gelecek şekilde tuttuğu okun ucundan tutan bir Marina görüyoruz. Aynı zamanda kalplerinin üstüne takılan mikrofonlarla dahada gerici bir ortam halini almıştır. İkisinden biri bırakırsa Marina hayatını kaybedebilir. Biz burda birbirlerine olan güvenlerini görüyoruz. 4 dakika 10 saniye sürmüş performans Marina' nın gözünde sonsuza dek sürmüştür.

Resim: https://images.app.goo.gl/tQTifGEhcVfBLjMn9

Zhao Mengfu 1254 yılında Çin' de doğdu. Song hanedanlığı' nın soyundan geliyordu. Yuan Hanedanlığı döneminde yaşamış ressam pek çok tarz denemiştir. Aynı zamanda bir hattattır. Moğol sarayında çalışmıştır. O dönemde ön planda olan yumuşak fırça işçiliği ona göre değildi. Daha sert bir stil icra etti. Daha çok at resmetmiş olsada doğadaki diğer canlılarıda resmetmiştir. 30 Temmuz 1322' de hayatını kaybetmiştir. Zhao, doğayı olduğu gibi değilde daha çok basit bir biçimde kaligrafiyle bütün halinde resmetmiştir. Sol tarafta ilk gördüğümüz şey kaligrafilerdir. Burada resimle alakalı; " Yazıyla birlikte resimlede uğraştım. Ama nedense manzara hep bir zordu. " demiştir. Sağa doğru gittikçe önce sırdadağları, sonraysa ağaçları görürüz. Eserlerinin ustaları kadar başarılı olmadığını düşünmektedir.

Resim:https://images.app.goo.gl/2Uyeq33fMa7pf2HQ8

Lorenzo' de Medici 1449 yılında 1 Ocakta İtalya' nın Floransa şehir devletinde,  rönesansta Cosimo de' Medici' nin torunu olarak dünyaya geldi. Muhteşem Lorenzo olarak ta bilinir. Medici ailesi dendiğinde zaten aklımıza ilk olarak sanata düşkünlükleri gelir. Elbetteki Muhteşem Lorenzo' da Sanatın ve sanatçının büyük destekçisiydi. Floransa şehir devleti altın çağınıda tamda bu adam devrinde yaşamıştır. 8 nisan 1492 yılında 43 yaşındayken hayatını kaybetmiştir. Heykelin ana malzemesi rönesansta yaygın kullanılan mermerdir. Lorenzo diğer iki figürün üzerinde düşüncelere dalmış, zırhalrından anlaşılacağı gibi bir general halindedir. Onun altındaki figürlerin biri kadın (Gündoğumu) ve diğeri erkektir (Günbatımı) . Michelangelo' nun tanınmış bir sanatçı olmasındaki kendi tarzı dahilindeki kaslı ve olağanüstü figürler çok etkili olmuştur. Bu eseri sanatçı 1526-1531 yılları arasında yapmıştır.

Resim:https://images.app.goo.gl/B63ddZoUDZNh5uKTA

Ahmet Yakupoğlu, 1920 yılının Kütahya' sında gözlerini dünyaya açtı. Hacı Halil Ağa ve Şefika hanımın oğludur. Ortaögrenim hayatını Kütahya' da tamamlamıştır. Daha sonrasında İstanbul'a gitmiş lakin ona referans olan, destekleyen kimse olmadığı için üniversiteye gidemeden yeniden memleketine dönmüştür. 1941' de Kütahya' ya adımını atan Süheyl Ünver vasıtası ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Feyhaman Duran atölyesinde öğrenim gördü. Süheyl Ünver' den minyatür ve tezhip, Nurullah Kılınç ve Süleyman Ergüner' den musiki, Halil Dikmen' den ney alanlarında eğitim aldı. Kitaplar yazdı.  Müzeciliklede uğraşmıştır. Vacidiye Medresesi'nin müzeye çevrilmesinde etkili bir görev aldı. Ülkesinin şehirlerine hayran bir ressam. Türk musikisini pek çok insana ulaştırdı. Yokoluşun eşiğinde olan Rebap sazını gelecek nesillere aktarmıştır. Türkiye' nin bir çok şehrinin manzarasını taslak kullanmadan resmetmiştir. "Yaşayan En Büyük Türk Minyatür Ustası" ünvanı da vardır. 96 yaşında sağlık sorunlarına daha fazla dayanamayıp 2 Ekim 2016 da hayata gözlerini kapatmıştır.

Bu heykel Apollon' un aşkını,Daphne' nin ise nefretini lanse etmektedir. Apollon Zeus' un ve Leto' nun oğlu, Artemis' in ikiz kardeşidir.Güneş' in, ateşin, sanatın, şiirin,  müziğin ve kehanet tanrısıdır. Daphne ise nehir tanrısının kızı ve nehir perisidir. Tanrıçaları bile deli gibi kıskandıran bir güzelliğe sahiptir. Apollon bir gün ejderha avlamıştır. Bunun verdiği özgüvenle aşk tanrısı Eros' u küçümseyerek "Senin okunu bana versen daha iyi boşa gitmez."demiştir. Eros bunu duyunca deliye dönmüştür. Eros bir gümüş ve bir altın ok çıkartarak, altın olanı Apollon' un kalbine, gümüş olanı ise Daphne' ye atmıştır. Apollon deliler gibi sırıl sıklam Daphne' ye aşık olmuşken , Daphne ise Apollon' dan ölesiye nefret etmiştir. Apollon gökyüzü kırallığından bütün gün onu izliyormuş. Tanrı olmasının verdiği özgüvenle bir gün ona duygularını açıklama kararı almış. Onu gören Daphne korkarak tüm gücüyle koşmaya başlamış. Apollon' da peşinden aşkını haykırarak koşuyormuş. Daphne' nin nefesi tükenmeye başlamış ve dizlerinde derman kalmamıştır. Babası Nehir Tanrısı' na kendisine yardım etmesi için yalvarmıştır. Babası' da onun içten yakarışlarına cevapsız kalamayarak onu defne ağacına çevirmiştir. Bu heykelde bunu anlatmaktadır. Apollon Daphne' yi yakalamak üzereyken, Daphne ağaca dönüşmektedir. 

Van Gogh bu resmini akıl hastanesindeyken yapmıştır.Hastanenin bir odasındaki pencerenin manzarasıdır.Van Gogh resmin sağına gerçekten orda olmayan bir köy eklemiştir.Bu Paul Gauguin 'in ona bıraktığı bir etkidir.Çünkü Van Gogh'un manzarayı seyderek resmettiği biliyoruz.Fakat arkadaşı Paul Gauguin resmini hayal gücünü kullanarak yapıyor.Sabaha karşı kalktığında güneş henüz doğmamıştı.Pencereden kırlara doğru bakmıştı.Gökyüzünde parıl parıl parlayan sabah yıldızı çok ilgi çekiciydi.Yapılan bir araştırmaya göre1889 yılında bahar ayında venüs dünyadan çıplak gözle çok rahat bir şekilde görünüyordu.Büyük ihtimalle sanatçının gördüğü şey venüstü.Venüs zaten sabah yıldızı olarak da bilinir.Van Gogh'un eklediği spiraller resme daha canlı bir hava katmaktadır.

Van Gogh bu eseri gerçek bir kafeye gidip resmetmiştir. 'Café de nuit' dediğimiz mekanlar tüm gece açıktırlar. Bundan dolayı evsizlerin, haydutların, sarhoşların bol uğradığı bir yerdir. Bu insanlar, kaybedecekleri bir şeyleri olmadığı için tehlikelidirler. Van Gogh' ta bu etkiyi kırmızı ve yeşilin kontrastı, yamuk bir perspektif, duvarlardaki ışıkların göz şeklinde olması ve kırmızının uygulandığı ton sayesinde yaratmıştır. Van Gogh bu eserinde anlatmak istediklerini şu şekilde özetlemiştir; "Gece kahvesi eserinde bir insanın nasıl akıl sağlığını yitirebileceği ve suç işlemeye teşvik edebileceği gerçeğini yansıttım. "demiştir.

Matejko bu eserinde vatanı için kederlenen bir soytarıyı resmetmiştir. Smolensk' in kaybı karşısında aristogratlar kibirli bir şekikde eğlenirken bir soytarı vatanı için kederlenir. Resmin solunda Orion Takım Yıldızı resmedilmiştir. Yunan mitolojisinde Orion güçlü bir avcı olmasına rağmen onu bitiren kibridir. Tıpkı burdaki aristogratlar gibi. Soytarı bu haberi solundaki masanın üzerindeki mektuptan alıyor. Ve kendini tutamayıp sandalyeye yığılıyor. Halının katlanması ve soytarının oturuş pozisyonu bunu kanıtlıyor .Soytarı asasını yere bırakıyor. Asasını bırakması mesleğine olan bağınında kopmasını gösteriyor. Bu resimde hem renk kontrastı hem duygusal kontrast güzel bir şekilde işlenmiştir. Buna örnek scarlet kırmızı ve siyahın kontrastı verilebilir.  Duygusal kontrasta örnek aristogratların mutlu olması ve soytarının mutsuz olması.

https://images.app.goo.gl/LheqrsLKRNQm9VcY7